Dakik: Buğday değirmende öğütülürken havaya
karışan ve değirmenin duvarlarına çok ince zerreler hâlinde yapışan un. Bir
çeşit ahar yapımında nişasta yerine kullanılırdı.
Dal: Tezhip motifi. Levhaların köşelerine
yapılan çiçek demetine verilen ad.
Dalgalanma: Tezhip de ve resimde dalga gibi eğri
çizgiler meydana geldiğinde verilen ad.
Damar mühresi: Bk. Mühre.
Darü'l-kütüp: Kütüphane, kitaplık.
Defe: Yüz adetlik altın varak (b. bk.)
paketi.
Deffe: Kitap cildinin iki kapağından her
biri.
Deffeteyn: Bir kitap kabı gibi ortasından
menteşeli ve açılıp kapanır iki kanat şeklinde çift sayfalara verilen ad.
Üzerlerine dinî ve sembolik resimler yapılır, bazıları büyük kitaplara kap
olarak kullanılırdı. Fildişinden olanları da vardır. Sanatkârlar arasında deffeteyn,
doğrudan doğruya kitap cildine denir.
Defne Dalı: Süsleme motifi. Defne ağacının
yapraklarına benzer.
Defter: Eskiden cilt yerine kullanılan bir
terim. Birçok kâğıdın birbirine bağlı olarak bulunduğu mecmua demektir.
Dendan:
1- Farsça'da «diş» demektir.
Eski yazıda sin (س) harfinin dişlerine ve yazıda buna benzer bir, iki ve üç
harfin yan yana gelmesiyle meydana gelen dişlere verilen isim,
2- Tezhip terimi olarak,
başlıklarda, giriş çıkış ve dönüş yerlerinde, kendine mahsus yapılan ve dişe
benzeyen şekillere de dendan adı verilir.
Deri: Eski Türk ciltleri genellikle
deridendir. Bu iş için, üzerine kabartma bezemeler işlemeye en uygun olan ve
meşin denilen koyun, derisi, sahtiyan denilen keçi derisi ve rak adı verilen
ceylan derisi kullanılmıştır.
Bu derilerin çeşitli
kısımlarına şu isimler verilir: Hayvanın baş tarafına gelen deri kısmına kafa,
baştan kuyruğa kadar olan kısma sırt, kenara gelen kısma etek denir. Derilerde
kurt yeniklerinden meydana gelen izlere de okra denilir.
Deri ciltler: Deri üzerine kalıpla kabartma, gömme
veya elle yapılan, çizme, oyma teknikleri ile hazırlanan cildi erdir.
Deri kaplı: Üzerine deri veya ak deri kaplanmış
kitaplar hakkında kullanılır.
Deri tıraşlamak: Ciltçilikte kullanılan derinin, tıraş
bıçağı ile istenildiği kadar inceltilmesi işlemine denir.
Derkenar: Yazma kitaplarda, sayfa kenarındaki
beyit veya yazılar.
Deste: Tezhip terimi olarak, on yaprak altın
varaktan ibaret pakete denir.
Destesenk: Ezme işleminde kullanılan, billur veya
mermerden yapılmış âlet. Somaki, porselen ve diğer sert taşlardan da yapılır ve
özellikle tezhipte kullanılan boyaları ezmekte kullanılırdı.
Destezenk: Bk. Destesenk.
Destisenk: Bk. Destesenk.
Deşti: Eski bir yazı çeşidi.
Devat: Hokka ve kalem mahfazası işini aynı
zamanda gören divit'in. Arapça ismi. Türkçe'de divit olarak isimleşmiştir. Bk.
Divit.
Devletâbâdî: İpekten yapılan kâğıtların bir
çeşidi. Buna âbâdî de denir. Hindistan'ın Devlet-âbâd şehrinde yapıldığından bu
adı almıştır.
Dış pervaz: Levhaların dış tarafına veya boya ile
çekilen pervaza verilen ad.
Dimişkî: Şam (Dimeşk)'da yapılan ve eskiden
kullanılan düşük kaliteli kâğıtlardan birinin adı. Âlî'ye göre, zamanında
kullanılan kâğıtların en âdisi idi.
Dişi oyma: Bk. Katı'
Dip: Bk. Sırt.
Dip kösteği: Şirazeler örüldükten sonra kitabın
sırtına yapıştırılan ince meşin. Şirazeler de buna yapışır ve dikişlerle
kolonlar bu deri altında yapışmış olarak kalır. Modern ciltlerde bu deri yerine
bez veya kâğıt yapıştırılmaktadır. Bu işe dip tutmak denir.
Dip taşı: Altın varakçıların üstünde altın
dövdükleri mermer taş.
Dip tutmak: Şiraze örüldükten sonra, kitabın
sırtına deri, bez veya kâğıt yapıştırmak. Bk. Dip kösteği.
Divâni: Türklere özgü, hareketli ve girift
bir yazıdır. Bu yazıda harf ve kelimeler birbirine kaynaşmıştır, birbirlerine
ulaşa ulaşa gider, sona yaklaşınca yükselmeğe başlar. Bu hat, ferman, berat ve
menşur yazmak için kullanılmıştır.
Divâni celisi: Asıl divanîden daha gelişmiş ve
teferruatlıdır.
Divâni kırması: Divanî île rik'anın birleşmesinden
meydana gelen bir yazı çeşididir.
Divit: Aslı devat'tır. "Devat"
kelimesi Türkçe'de divit olarak isimleşmiştir. Kalemleri koyacak bir kutu
yanında kapaklı hokkasıyla, beldeki kuşağa çaprazlamasına sokularak taşınan
ufak bir yazı takımıdır. Pirinçten, bakırdan yapılmış divitlerin, ufak yayvan
sandık şeklinde olanları bulunduğu gibi, yuvarlak bir mahfaza yanına
tutturulmuş hokkalı şekilleri de görülür. Gümüş ve altından yapılmışları
olanları da vardır. Mürekkep konulan hokka, kalemliğin yanına yapıştırılırdı.
Hokkaların, biri mürekkep diğeri lal denilen kırmızı boya koymağa yarayan iki
bölümlüleri olduğu gibi, iki üç hokkalı divitler de vardı. Kalem koyulan
bölümün uzunluğu 25 cm kadardı. Hattatların, ayrıca kalemdanları da olurdu.
Buna kubur da denilmiştir. Eski divitlerin, hokkalarının alt tarafına, kalem
ucu kesmekte kullanılan maktanın bir zincirle bağlanması için küçük bir halka
yapılmıştır.
Divitlere, kuşağa
sokulduğunda kaymasın diye bir kılıf yapılır ve buna divit şiltesi denilirdi.
Divit yapan, esnafın
oturduğu, Üsküdar'daki Kazasker Ahmet Efendi Mahallesi, eskiden Divitçiler
adıyla anılırmış. Kambur Ahmet adındaki divitçinin yaptığı divitler uğurlu
sayılıp, yüksek fiyatla alıcı bulurmuş. Bu divitçi, hokkanın altına ve
kalemdanın gövdesine «Seyyid Ahmed» damgasını vurmuştur.
Ord. Prof. Dr. A. Süheyl
Ünver'in «Divitçilerimiz ve Eserleri» adlı yazısında Usta Mehmed'ler,
Abdüllâtif, Baha, Fennî, Hüsnü Arif, Hilmi, Hacı Ömer, İbrahim, Kumkumacı zade,
Mehdî, Mehmed b. İsmail, Mustafa, Resmî, Rumî, Seyyid Hasan, Şehrî adlı
divitçilerin eserleri anlatılmıştır.
Divitşor: Bk. Milhez.
Dolama dal: Tezhipte, helezon şeklinde kıvrılmış
dal ve yapraklardan meydana gelen süslemenin birbiri içine düşen yuvarlak
kısımlarına verilen addır.
Dönbaba: Süslemede kullanılan bir çiçek
biçiminin adıdır. Turna gagası da denilir.
Dövme Altın: Yaprak (varak) hâlinde altın.
Dudak: Sayfaların ön kenarlarının
bozulmaması için sertâbın iki yanında alt kapak ve mıklep boyunca bırakılan
fazlalığa denir.
Dûde: Mürekkep yapımında kullanılan is.
«Halis beziryağı birkaç tane toprak çanağa doldurulup rüzgârsız yerde toprağa
ağız hizasına kadar gömülür, serçe parmağı kadar fitil ile yakılıp üstlerine
başka çanaklar kapanır. Bir miktar sonra kuş kanadı ile üstteki çanak bir
kâğıda sıyrılır. Ekmek hamuru içinde pişirilip mürekkep yapılacak hâle gelir”.
Durak: Müzehhep çiçeklere verilen ad. Bunlar
kitap süslemesinde genellikle âyetlerin söz başlarına veya sonlarına konulduğu
için bu adı almışlardır. Vakfe de denir.
Düz Levha: Bk. Kubbe levha
0 yorum :
Yorum Gönder