Tabaka: İnce yaprak hâlindeki kâğıda verilen
ad.
Tahrif-i kalem: Kalem değiştirme. XIII. Yüzyılda
Amasyalı bir Türk olup, Abbasî halifesi Musta'simin kölesi olan Yakut
al-Musta'simi, o zamana kadar düz olan kamış kalem ucunu eğri keserek tahrif-i
kalemi bulmuştur.
Tahrîr: Sayfanın yazı kenarlarını çevirmek
üzere dört tarafına çekilen çizgi; cedvellerin kenarına çekilen değişik renkli
çizgiler; boya veya altınla işlenen süsleme şekillerinin çevrelerine daha koyu
renkte ve çoğunlukla mürekkeble geçirilen çizgiler.
Tahrir çekmek: Satırlar arasına yapılan yaldızların
etrafina ve yazı çevresine mürekkeb ve fırça ile çizgi çekmek.
Tahrirli halkâr: Yazma kitapların sayfa kenarlarına
altınla yapılan çiçek ve şekillerin, etrafına tahrir çekilmiş olanlarına
verilen ad.
Ta'kihe: Bk. Ayak.
Talik: Yatık çizgileri uzun, dik çizgileri kasa
bir yazıdır; yaygın ve hafif sağa, geriye yatıktır, İranlıların kullandığı bu
yazıya Osmanlılar talik, İran'lılar ise nestalik demişlerdir. Talik, levha,
kitabe ye kitap yazısıdır. Osmanlılarda ekseriya levhalarda kullanılmıştır.
Yesarhâde Mustafa İzzet Efendi bu yazının en büyük ustasıdır.
Talik'ın üç çeşidi vardır.
Şikeste, çârdank, kamış kalem. Şikeste, nesihe yaklaşan toparlanmış talik;
çârdank, talik sülüsü; kamış kalem ise talik celisi, yani iri taliktir.
Talik'ın incesine, hafi
veya ince talik yahut hurda talik denir.
Talik kâğıdı: Talik yazı yazmak için hazırlanan
kâğıtlara verilen ad. Nakışlıya da ebrulu bir k'ğıt üzerine bundan 4-5 mm ufak
olan Hind âbadlsiveya benzeri kâğıt ortasından yapıştırılırdı. istanbul'da bu
kâğıdı hazırlayanlar kâğıdın köşelerine soğuk damga basarlar yahut altın varak
üzerine isimlerini yazarlardı.
Ta'likat: Bir kitabın içindekileri tashih veya
açıklama maksadıyla sayfa kenarlarına yazılan yazılar. Yazma eserlerde bu tür
yazılara sık rastlanır (derkenar). B azan da bu tür yazılar ayrı bir eşer
meydana getirir. Bunlara da ta'likat denir.
Taraklı ebru: Ebru için boya hazırlanırken sudaki
boyalara tarakla şekil verilmek suretiyle elde edilen ebru. înce yollu bir
görünümü yardır.
Tarama ebru: Gelgit ebrusu da denilir. Kitreli
suya konulan boyalar bir. iğne ile düzeltilerek bu desen elde edilir.
Tarif: Yazı öğrenenlere, hocaları tarafından
meşk etmeleri için verilen örnek.
Tarrâh: Süslememi .desen çizen sanatkâr.
Eskiden resim yapanlara, özellikle bahçe resmi yapanlara verilen addır.
Tashih kalemtraşı: Ufak boyda, küçük söğüt yaprağı
biçiminde kalemtraş. Burunları kavisli değil de üçgen şeklinde yapılan ve büyük
yazıların tashihinde kullanılan kalemtraşlar da vardır.
Taslamak: Cildlerin ve kitap mahfazalarının
hazırlanması anlamında kullanılan bir terim.
Tasvir: Resim, Bk. Nakış.
Tavlama: Kâğıdın sertliğini gidermek için
yapılan işleme denir. Aharı çok olan ve sert kâğıtları birkaç defa tek tek
soğuk sudan geçirip, ıslakken birbiri üzerine koyup, rüzgârsız bir yerde
gölgede kurutmak suretiyle uygulanır.
Tavşan ayağı: Tezhibde altının tozlarını toplanla
ve süpürme işinde kullanılan fırçanın adıdır. Bu iş için çoğunlukla tüylü
tavşan ayağı kullanıldığından bu ad verilmiştir.
Teber: Ucu sivri demir. Cildçilikte altın
yaldız üzerine tarama süs yapmakta kullandır.
Tebyiz: Bkz. Beyaza çekme.
Tefe: On tane altın varağa deste, on
destesine tefe (veya defe) denir.
Tek aharlı: Üzerine bir defa ahar sürülen
kâğıtlara verilen ad.
Tek dikiş: Cildçilik terimi. Tek dikişle dikilen
cildli kitaplar için kullanılır.
Tek göbek: Yabaizca ortasına şemse yapılmış
cildlere verilen ad.
Tek kuzu: Bkz. Kuzulu cedvel.
Tek nüsha: Bilinen yalnızca bir tane nüshası
olan eser.
Tek Pervaz: Kenarlarına yalnız bir renkte kâğıt
yapıştırılmış plan levhalara verilen ad.
Tekali: Eski kâğıt çeşitlerinden birinin
adıdır. Tek bir sayfadan ibarettir. Ayni kâğıdın iki sayfalı olanına cifali
denilirdi.
Teker: Cildçilikte, kapların üzerine yekşah
yapmak için kullanılan âletin adı. Buna yekşah demiri de denir. Etrafında ufak
dişleri bulunan saat çarkına: benzer madenî bir dairedir. Yaldızların üzerinden
yürütülünce «yekşah» adı verilen noktalar meydana gelir.
Telatin: Bir çeşit sağlam ve yumuşak sahtiyan
olup, kendine özgü hoş bir kokusu vardır.
Telhis: 1. Bir kitap veya fikrin özetini
veren kitap ya da yazı. 2. Sadrazamların günlük olaylar özeti.
Temellük Kaydı: Yazma eserin ait bulunduğu kişiyi
veya kitaplığı bildiren yazı, kayıt. Genellikle zahriyede bulunur.
Temme: Eski yazıyla yazılan kitapların
bittiğini belirtmek üzere son sayfaya konulan işaret (J). «Bitti, tamam oldu»
anlamına gelir.
Temmet: Yazma eserin bittiğini gösteren
işaret. Kısaca temme, üç mim veya tek mim (^) konulduğu da olmuştur.
Tenazur: Tersine denk durumlu olan süsleme
şekilleri, simetri.
Tenekâr: Mukavva yapılırken, kabı kurttan
korumak için kolaya katılan bir madde.
Tev-emân: ikizler. Bir yazı çeşidi.
Tevkî: 2-3 mm kalınlığında ve kelimelerin arası
birleştirilerek yazılan yazı. Osmanlı Divanî yazısının esasını teşkil etmiş,
berat ve fermanlarda kullanılmıştırr. Bazı eski tuğraların imzalarında da bu
yazıya rastlanır. Ayrıca tuğra kelimesinin Farsçası nişan, Arapçası tevkiî'dir.
Tevkiî: Bk. Tuğraî.
Tezhib: Yazma kitaplarla murakkalarda, boya
ve altın tozu ile yapılan her türlü süsleme, işine tezbib denilir. Böyle
eserlere müzehheb, "tezbib yapanlara ise müzehhib denilir.
Arapça'da «altınlama»
anlamına geliyorsa da, tezbib sözü yalnız altınla işlenen süsleme için değil,
toprak boyalarla yapılan kitap tezyinatı için de kullanılır. Hattâ bazı
müzehhibler minyatür de yapmışlardır.
Yazma kitaplarda
zahriyeler, batimeler, kitapların ilk sayfa başları, başlık, secde kenarları ve
değerli yazmaların sayfa kenarları tezhiblenirdi. Müzekkib, kalem fırça ile
tezhib şekillerini kâğıt üzerine çizer, sonra şimşir veya çinko üzerinde iğne
ile delerek tezhiblenecek esas kâğıt üzerine tatbik eder ve ince kömür tozuyla,
delinen şekiller esas kâğıt üzerine silkilir. Elle bozmamak için şekillerin
dörtte bir kısımları silkilip, boyandıkça diğer kısımlara geçilir. Sonra boya,
altınlama ve mühreleme işlemleri uygulanır. Tezhibde bazı boya ve yaldızlar
kabarık gösterilmek istenirse, yaldız ve renk sürülmeden önce yumurta sarısıyla
karıştırılmış kalınca beyaz boya ile kapatılıp kuruması beklenir. Sonra üzeri
yaldız ve boya ile işlenir.
Türk tezhibi dört genel
bölümde toplanabilir:
1. Selçuklu tezhibi, 2.
Osmanlı erken devir tezhibi, 3. Osmanlı klâsik devir tezhibi, 4. Batılılaşma
dönemi tezhibi.
XV. yüzyılda genellikle
rûmî üslûptaki kıvrımlı bezemeler, Lâle devrinde kökler ile çiçekler, barok
devrinde ise Avrupa rönesans ve barok kıvrımları taklit edilmiştir.
Teknik ayrılıklarına göre;
zeminleri doldurulmuş ağır tezbibler, katı'a, saz yolu, pesend, halkâr, altın
varak yapıştırma, ezilerek toz hâlfine getirme, serpme (zerefşan) ve püskürtme
gibi çeşitli metodlar tezhibe uygulanmıştır.
Tezhibci: Tezbib yapan, müzehhib.
Tezyinat: Süsleme, bezeme.
Tığ: Tezhibde desenin bitiminde kullanılan
bir yardımcı süsleme motifidir. Süslemeden boş kısma geçiş, pek az örnek
dışında, daima tığlarla yapılmıştır. Tığlarda motif genişten dara geçmekte,
incelerek son bulmaktadır. Tığlar genellikle mavi ile çekilmiş, ancak eserine
ve tezhibine göre bu aha renge altın, kırmızı ve yeşil renkler de katılmıştır.
Tılâ: Eskiden hattatların aharladıkları
kâğıdın üstüne sürdükleri madde. Kâğıtları kaygan hâle getirirdi.
Tırnak mühre : Şemse
kapları parlatmak için kullanılan, açılmış kurşun kalemi şeklindeki mühreye
verilen ad. Damar mühresi de denilir.
Tirşe: Üzerine yazı yazılacak şekle konulmuş
hayvan derisine verilen ad.iyisi genç dana derisinden, adîleri koyun ve keçi
derisinden yapılırdı. Eski yazılara göre tirşe şöyle "yapılır di: Deri,
kılları kesilip kireçlendikten sonra ağaçtan bir dayanak üstüne serilir, içi
kazınarak, yapışık kalmış et ve yağ artıkları kaldırılır. Bol su ile yıkanır,
temizlenir. Tahtaya gerilir, ete yapışık kısmına ince elekten geçirilmiş
tebeşir tozu serpilir ve yüzeyi sünger taşı ile düzeltilir. Kıllı yüzeyi de
sünger taşı ile düzeltilir. Bu işlem sırasında çok dikkat edip deriyi
yıpratmamak gerekir. Böylece hazırlanan deri çerçeveye gerilerek özenle saçak
ve kuru havada kurutulur.
Elde edilen tirşe
(parşömen) ince ve beyazdır. Buna verilen diğer bir ad ise velin'dir. Tirşe
beyaz, san ve kırmızı olmak üzere üç çeşittir. Yazı derinin bir yüzüne yazılır.
Ak deri adı da verilir. Ayrıca altın inceltmekte kullanılan deriye de tirşe
denilir.
Tiyn-i hikmet: Hattatlar tarafından tebeşire verilen
addır. Tebeşir çuhaya sürülür ve tebeşirli çuha gezdirilmek suretiyle kâğıdın
yağlılığı giderilirdi. Bu işlem kalemin kâğıdın üzerinde gereğinden fazla
kaymaması için yapılırdı.
Torba: Cildçilik terimi. Kitap kapları
taşlanırken derinin yapıştırılmasından önce, kitabın üzerine iki tarafa konulup
uç tarafı kitabin kalınlığına göre yapıştırılan kâğıdın adıdır. Körük bunun
üzerine yapıştırlırdı.
Toz varak: Tezhib ve cildde kullanılan, altın
tozundan yapılma varaklara verilen ad. Altın tozu, sıkıştırılarak yaprak hâline
getirilmiştir.
Tuğ: Bk. Tuğra.
Tuğra: Padişahların nişan ve yazılı alâmeti,
bir nevi imzasıdır.[56]\ Saltanatın kaldırılmasına kadar kullanılmış, hat
sanatının bir kolu olarak da giderek gelişmiş ve sonra tarihe kanşmıştır. Tuğra
dört bölümden ibarettir :
Sere: Tuğranın alt tarafında bulunan ve
asıl metnin yazılı olduğu kısmın adı. Kürsü de denir. Bu kısımda padişahın ve
babasının adları yazılıdır.
Beyze: Tuğranın sol tarafındaki yuvarlak
kısma verilen, addır. Yumurtaya benzediği için bu ad verilmiştir. Tuğranın bu
kısmı, tuğradaki baba adına işaret eden «bin» sözünün yazılış biçimidir. Bazan
dal (^) harfi, bazan da yalnızca tuğrayı tamamlayan işaretler bu şekli alır.
«Muzaffer» kelimesi tuğraya girdikten sonra bu kelimenin n (j) harfi sola doğru
beyzeleri keserek uzamıştır, iç beyzenin ortasında «daima» kelimesi yazılıdır.
Tuğ: Tuğranın üst tarafındaki elif harfi
şeklindeki çizgilerin adıdır. Bunlar bazan elif, bazan lam, yahut sin harfinin
çizgisi olurlar.
Elif veya elif-lâm da
denir. Bazı tuğralarda tuğların bir kısmı hiçbir harfin uzantısı değil,
yalnızca şekli tamamlayan işaretlerdir. Tuğların yanlarında flama şeklindeki
kavislere zülüf veya zülfe denir.
Kol: Hançere de denilir. Beyzelerin devamı
olan ve Muzaffer kelimesinin üzerinden geçerek paralel şekilde sağa uzanan
kısımlardır.
Tuğra-nüvis: Bk. Tuğraî.
Tuğraî: Berat, ferman y.b.'ne tuğra çekme
işini yapanlara verilen unvan. Tuğra nüviş ve tevkiî de denilirdi.
Turna gagası: Bk. Dönbaba.
Türk rokokosu: XVIII. yüzyılda Türk süslemeciliğinde
Batı'nın oluşturduğu Barok, Ampir ve Rokoko stilleri mahallî karakterlerle
karışarak «Türk rokokosu» adı verilen yeni bir üslûbun doğmasına yol açmıştır.
Tüy kalem: Kaz, ördek ve benzeri hayvanların
büyükçe tüyleri, saplarından tıpkı kalem gibi sivriltilerek yazı ve nakışta
kullanılmıştır.
0 yorum :
Yorum Gönder